Çocukken adını bile bilmediğimiz duygular, sessizce içimize yerleşir. Oyuncaklarımız kardeşimize verildiğinde, annemiz başka bir çocuğu kucakladığında hissettiğimiz o duygunun adı aslında kıskançlıktır.

Kıskançlık duygusu tetiklenmeden çocuk büyütmek mümkün mü? Minik kalpler neden erken yaşta bu duyguyu hisseder? Anne babalar bu duygunun neresinde rol alır? Kardeşle gelen yeni ev düzeni nasıl yönetilir? Bu sorulara birlikte cevap arayalım.

Çocuklar Neyi Kıskanır?

Etrafımızı gözlemlediğimizde fark ederiz ki eve yeni gelen kardeş, daha önce doğmuş olan büyük çocuğu etkiler. Annenin kendi dışında bir başkasına olan yönelimi ve ilgisi ile zorlayıcı duygular yaşayabilir. Kendini dışlanmış hissedebilir. Aslında çocuğun burada yaşadığı kendine yönelmiş olan ilgiyi kaybetme korkusudur. Çünkü çocukluk döneminin en büyük ihtiyacı ilgi, sevgi ve güvendir. Bu ihtiyaçların giderilmemesi durumu, çocuk üzerinde olumsuz etkiler uyandırabilir.

Kıskançlık duygusu çocuklarda farklı şekillerde kendini gösterebilir:

·         Bazı çocuklar içine kapanır.

·         Bazıları daha sinirli olur.

·         Bazıları bebek gibi davranmaya başlayabilir.

·         Dikkat çekme çabasıyla altını ıslatma görülebilir.

·         Okula gitmek istemeyebilir.

·         Hastaymış gibi yapabilir.

·         İnatçılık sergileyebilir.

·         Huysuzluk artabilir.

·         Kardeşine zarar verici davranışlar gösterebilir.

Aslında bütün bu davranışların altında yatan ihtiyaç şudur:

“Beni eskisi gibi sev!”

“Benimle eskisi gibi ilgilen!”

“Beni fark et!”

Kıskançlık bir duygudur; tıpkı sevgi, öfke veya korku gibi. Erken yaşta yerleşen bu duygu, var olanın başkasıyla paylaşılmak istenmemesinden kaynaklanır. Bu duyguyu yok etmeye çalışmak, boşuna bir gayrettir. En önemlisi; çocuğun kendini değerli hissetmesini sağlamaktır. Çünkü kendini değerli gören çocuk, zaten sevildiğini hissedeceği için kaygılanmaz. Kayıp yaşamaz.

Yeni Kardeşle Sarsılan Denge

Bir insan yetişkinliğe geçmeden önce hayatı evde tanımaya başlar. Ailesine bakarak kendi davranışlarını oluşturur. Ailesine tutunarak kendi benliğini geliştirir. Bunun için de ailesinden aldığı sevgi, ilgi, aidiyet gibi duygular kişiliğinin gelişmesinde temel olur. Bu temel duygular, çocuğun kendini güvende ve ait hissetmesini sağlar.

Anne baba taklit edilerek diğer insanlarla ilişkilerini şekillendirir. Sevildiğini, değer gördüğünü bilen çocuk, birey olur. Aileden bu temel duygular alınmadığında, çocuk dış dünyaya açıldığında bu eksiklikleri dış dünyadan aldıklarıyla kapatmaya çalışabilir.

·         Sevgi eksikliğini, başkalarının onayını almak için kapatmaya çalışabilir.

·         Yanlış arkadaşlıklar edinerek bağımlılık gösterebilir.

·         Dikkat çekmeye çalışarak ya çok içine kapanır ya da asi olabilir.

·         Başarı için çok fazla çalışabilir.

Çocuk aile içinde hissettiği sevgi, ilgi, güven boşluğunu doldurmaya çalışırken bu ve benzer olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir.

Kardeş kıskançlığı ile çocuk sevgi açlığı hissedebilir. “Artık beni sevmiyorlar”, “Kardeşim yüzünden beni unuttular” düşüncesi gelişebilir. Aslında eve yeni bir birey geldiğinde, evdeki bütün düzen değişir. Bebeğin temel ihtiyaçları, annenin yorgunluğu, evdeki ilginin bebek üzerine ister istemez yoğunlaşması kaçınılmazdır. Bu sürecin sağlıklı bir şekilde atlatılması için anne-baba arasındaki görev dağılımı büyük önem taşır.

Yeni doğan bebek, sürekli bakım ister. Annenin neredeyse bütün zamanı ve enerjisi bebeğe kayar. Çünkü emzirmek, altını değiştirmek, uyutmak, gaz çıkarmak gibi 24 saati kapsayan bir döngü başlar. Buradaki hayati rol, artık babanındır. Babaya düşen en büyük sorumluluk, annenin üzerindeki suçluluk duygusunu da hafifletecek şekilde büyük çocukla ilgilenmektir. Çünkü annede de büyük çocuğumla yeterince ilgilenemiyorum hissi oluşur. Çocukta da bu durumda görülmeme ve yalnızlık hissi oluşmaması için baba büyük çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılayan kişi olursa evdeki dengeler korunur. Baba ne yapabilir?

·         Büyük çocuğa daha fazla zaman ayırarak oyun oynayabilir.

·         Onu sevdiklerini daha fazla dillendirebilir.

·         Anneyle özel zaman geçirebilsin diye, anneye kısa molalar oluşturabilir.

·         15 dakika bile olsa anne-baba-büyük çocuk etkinlik zamanı ayarlanabilir.

·         Sen bizim ilk göz ağrımızsın diyerek değeri hissettirilebilir.

·         Abilik, ablalık baskısı yapmadan; bebek bakımında basit sorumluluklar verilebilir.

Anne-Babalar Kıskançlığı Tetikler mi?

Kıskançlık doğal bir duygu olduğu gibi aslında geçicidir de. Fakat anne babalar farkında olmadan bu duygunun kalıcı olmasını sağlar. Nasıl mı?

(1) Kıyaslama cümleleri:

“Sen sürekli ağlıyorsun. Küçük olmasına rağmen kardeşin senden daha uslu.”

Kıyaslamak çocuğun kendini değersiz ve yetersiz hissetmesine neden olur. Hatta kardeşine karşı daha fazla öfke duymasını tetikler. Kardeş arasındaki bu kıyaslama, rekabet duygusunu geliştirir.

(2) Ağabey veya abla oldun baskısı:

“Sen artık abisin, öyle yapma.”, “Sen abla oldun, zıplama.”

Bu tür ifadeler çocuğun yaşına uygun davranışları engeller. Üzerinde zorla baskı kurulduğu için de bu durumdan kardeşini sorumlu tutabilir.

(3) Şartlı sevgi sunma:

“Kardeşine güzel davranırsan seni daha çok severiz.”

Çocukla hissettiği duygular hakkında konuşmak ve açığa çıkarmak gerekir. Bu şekilde üzerinde baskı kurularak duygularını bastırması istenirse kendini suçlu hisseder. Hatta kardeşine daha çok kızabilir.

(4) Duygularını küçümsemek:

“Neden kıskanıyorsun?”, “Kardeşin alsa ne olacak! Aptal mısın?”

Çocuğun duygularını serbestçe söylemesine izin vermezseniz çocuk kendini ifade edemediği için duygularını olumsuz davranışları göstererek belli edebilir. Hırçınlaşabilir, altını ıslatabilir, kardeşine zarar verebilir.

Çocuklar arasında kıskançlık duygusunu tetikleyen bu ve benzer davranışların dengesini kurmak zaman ister. Denge sabır ve sevgi ile olabilir. Aksi olduğunda kıskançlık pekişir ve keskinleşir. Kardeş kıskançlığının zamanla kardeşler arası sağlıklı bir bağa dönüşebilmesi için anlayışlı olmak ve bilinçli tutum geliştirmek gerekir. Nasıl mı?

(1) Adil olun:

Anne babalar aslında iyi niyetle, çocuklarına eşit davranmak ister. Ama esas olan adaleti sağlamaktır. Her çocuğun ihtiyacı farklı olabilir. Bazen biri onay isterken diğerinin istediği tek şey sevgidir.

(2) Bireysel özellikleri öne çıkarın:

Bazen bir davranışı oluşturmak veya istediğimiz şeyin hızlı bir şekilde olması için en yakından örnek vermek kolay gelir. “Bak ablan ne güzel ödevlerini bitirdi.”, “Bak abin ne güzel yemeğini yedi” gibi cümleler aslında iki kardeş arasındaki kıskançlığı ateşleyen bir fitil gibidir. Kıyaslamalar çocukların kendisini eksik hissetmesine sebep olduğu gibi sevilmediklerini de düşündürür.

Kıyaslama yerine, herkesin kendisinde var olan özellikleri öne çıkarılabilir. “Ne güzel hayal kuruyorsun.”, “Odanı böyle toplamanı çok seviyorum” gibi.

(3) Kaliteli zaman geçirin:

Telefon, tv ve tablet olmadan, sadece çocuğunuzun ve sizin olduğunuz bir zaman dilimi oluşturun. Onun istediği oyunları oynayın, resim çizin. Bunun anlamı, “Sen benim için değerlisin, önemlisin” olur.

(4) Çocuğa biricik olduğunu hissettirin.

Sadece kendi olduğu için sevilen çocuk, koşulsuz sevildiğini hisseder. Yeteneklerini gören ve söyleyen ailesi sayesinde kendini benzersiz hisseder. Ona küçük sürprizler yaparak görüldüğünü, duyulduğunu ve anlaşıldığını hissettirin.

Kıskançlığı yok etmek değil, anlamak ve çocuğumuza bu duyguyla nasıl başa çıkacağını öğretmek asıl hedefimiz olmalı. Unutmayın, kıskançlık çocuğun duygusal gelişiminin bir parçasıdır. Sevgiyle yaklaşmak, bu süreci hem sizin hem de çocuğunuz için daha sağlıklı ve güçlü hale getirir.