Hayvan sevgisi ile büyümek, hayvanları doğal ortamında gözlemlemek, onlarla iletişim kurmak çocukların hem duygusal hem de sosyal gelişiminde büyük bir etkiye sahiptir. Bu sevimli dostlarla ister sokakta karşılaşalım ister evimize alıp bakalım fark etmez. Onlara karşı gösterdiğimiz duyarlılık yetişkin olarak bize de çocuklarımıza da iyi geliyor. Hayvan sevgi neden önemli? Hayvanlarla yaşamak bize ne katıyor?
Hayvanlarla Kurulan Bağ Ruhumuza İyi Geliyor
Başta evcil hayvanlar olmak üzere bütün hayvanlar, insanın ilgisine muhtaçtır. Bu ihtiyaçlılık hali, insanda hem koruma hem de kollama isteğini uyandırır. Nasıl ki ilk doğduğunda bebek anneye muhtaçtır, öyle de evcil hayvanlar bakımı noktasında insana ihtiyaç duyar. Bu da insandaki merhamet duygusunu harekete geçirir. Günümüzde belki de en fazla varlığına ihtiyaç hissettiğimiz bu duygu, hayvanlarla birlikte uyanır.
Hayvanları gözlemek, onlara yakın olmak, belki bir kedinin korktuğunu hissetmek, bir köpeğin ağladığını fark etmek empatiyi ortaya çıkarır. Hatta onlarla vakit geçirdikçe yapılan araştırmalar oksitosin hormonunun salgılanmaya başladığını gösteriyor. Bu da hayvanlara bağlanmamızı sağlıyor.
Onların kendilerini beden diliyle ifade edişleri, bazen sokakta aç ve susuz kalmaları, bazen rahatsızlanmış olmaları onları koruma isteğini uyandırır. Şehir hayatında çoğunlukla savunmasız kalan sokak hayvanları insanda yardımcı olma hissi uyandırır.
Evcil hayvanlarla vakit geçiren kişilerin mutluluk hormonu seviyesinin arttığı görülmektedir. Özellikle şehir hayatında yalnızlaşan insanlar, hayvanlarla kurdukları dostluk sayesinde kendisini yalnız hissetmiyor. Onlara sarılıyor, onları öpüyor. Bu da kişide hayvanla arasında bir bağ oluşmasına sebep oluyor. İşte bu bağ da insanı rahatlatıyor ve stresini azaltıyor.
Hayvanlar insandaki sevgiyi koşulsuz şekilde alıyor. Bu kabul ve etkileşim depresyon belirtilerinin dahi hafiflemesine sebep olabiliyor. Bunun için Hayvan Destekli Terapi uygulamalarına yurt dışında sık rastlıyoruz. Köpekler, kediler, kuşlar, yunuslar, tavşanlar ve atlar bu terapi sürecinde terapiste eşlik ediyor. Amerika’da bu amaçla kurulan at çiftliklerinde otizmli çocuklar üzerinde pek çok olumlu gelişim gözleniyor.
Evcil Hayvan Bakımı Çocuklara Sorumluluk Kazandırır
Evcil hayvan bakımı dikkat, aynı zamanda da özen isteyen bir iştir. Hatta süreklilik gerektirir. Aslında ebeveynlerin en fazla şikayet ettikleri konu, çocuklara sorumluluk kazandırmakta ne kadar zorlandıklarıdır. İşte tam da bu noktada hayvan sahiplenmek bu sorunu kendiliğinden ortadan kaldırır. Bir hayvanın düzenli olarak bakımıyla ilgilenmek çocuklara hangi alışkanlıkları kazandırır bakalım:
· Evde hayvan beslemek düzenli olarak beslenmesinin takibini yapmak demektir. Çocuklar bu takibi yaptıkça düzenin bir parçası olur.
· Hayvanların yaşam alanlarının düzenli olarak temizlenmesi önemlidir. Çocuğa temizlik alışkanlığının kazandırılması için iyi bir fırsattır.
· İlgilendiği hayvanın duygularını fark ettikçe çevresindeki insanlara karşı da daha duyarlı hale gelir.
· Günümüzde en fazla şikayet ettiğimiz konu, çocuklardaki sabırsızlık. İşte bir hayvanla ilgilenmek, sabrı kazandırır. Çünkü hayvanın ihtiyacını anlamaya çalışmak, yemek saatini, tuvalet saatini beklemek önemli bir süreçtir.
· Bir canlıya eşlikçi olmak, onun sorumluluğunu almak çocuğa güven kazandırır.
Bu konuda ebeveynlerin dikkat etmesi gereken hassas nokta, çocuğun yaşına uygun olan bir hayvan bakımı üstlenmesini sağlamaktır. İlk zamanlar sorumluluk almak ve bakımı düzenli olarak devam ettirmek kolay olmayacaktır. Anne-baba olarak sürece dahil olarak yönlendirmelerde bulunmak çocuğu rahatlatır. Çocuğun yaşına uygun, bakım aşamalarını kolaydan zora doğru sıralayabiliriz:
2-5 yaşında bir çocuk için:
· Bu yaş aralığında çocuklar, sesiz bakım gerektiren ve gözlem yapabilecekleri hayvanlara ihtiyaç hissedebilir. Mesela balıklar, kaplumbağalar ve muhabbet kuşları tam da bu zamana göredir.
· Anne-baba ile yem verebilir, hayvanların davranışlarını gözlemleyebilir ve onlarla konuşmaya çalışabilir.
6-9 yaşında bir çocuk için:
· Bu yaş grubunda çocuklar artık basit bir takım bakım sorumlulukları alabilir. O sebeple kediler, hamster gibi kafeste yaşayan hayvanlar uygun olabilir.
· Yine anne-baba yardımıyla yem verebilir. Su kabını değiştirebilir. Kafesteki basit temizlikleri yapabilir. Oyun oynayabilir.
10-12 yaşında bir çocuk için:
· Bu yaşta çocuk, sorumlulukları alabilir; hayvanla ilgili daha fazla görev üstlenebilir. Mesela orta boy bir köpeğin enerjiyle mutlu olur. Bir tavşanın bakımını yapabilir. Papağanı konuşturabilir.
· Artık düzenli olarak yem ve su takibi yapabilir. Kum kabı temizliğini üstlenebilir. Tüy bakımına yardımcı olabilir.
13 yaş üzerindeki bir çocuk için:
· Yaşı gereği artık çocuk daha fazla sorumluluk alacak durumdadır. Kedi ve köpek yavrusunun bütün bakımını alabilir. Hatta egzotik hayvanlara ilgisi varsa bukalemun ve iguana gibi hayvanlara bakabilir.
· Tüm bakımı üstlendiği gibi yakındaki bir veterinere kontrole de götürebilir. Oyun zamanlarına eşlik edebilir. Eğitimiyle ilgili destek olabilir.
Çocuklara Hayvan Sevgisi Nasıl Kazandırılır?
Evcil hayvan sevgisi aşılamanın en etkili yolu, çocuğu küçükken hayvanlarla temas ettirmektir. Daha bebeklik döneminden itibaren hayvanları göstererek, dikkatini hayvanlara çekerek veya evde besleyerek onları alıştırmak önemlidir.
Bazı ebeveynler hem kendileri korkar hem de hayvanların çocuklara bir şey yapacağından endişe edebilir. Bu sebeple de sokak hayvanlarına karşı ön yargılı davranışları olabilir. Endişeyle onların “Yapma, yaklaşma, ısırır”, “Dokunma, tırmalar” gibi ifadeler kullandığını görürüz. Bu da çocuğun içinde korku yerleşmesine sebep olur. Hayvanlara çocuk da mesafeli olur.
Çocuğa bir yetişkin olarak verebileceğimiz en önemli mesaj, hayvanların da canlı olduğu, onların da hislerinin olduğudur. Onların acı çektiği, acıktığı, susadığı, soğukta üşüyebileceği gibi durumları aktarmak gerekir. Yoksa kimi zaman eğlenmek amaçlı çocukların kedileri kovaladığı, kuşlara taş attığı manzaralarla karşılaşmak olasıdır.
Bir hayvana olan sevgiyi göstermek, çocukların onlara karşı olan merakını ve sevgisini uyandırmakla olabilir. Mesela bir komşunun kedisini sevmek, köpeğine yemek verişini gözlemlemek gibi. Veya hayvan barınaklarına giderek oradaki hayvanları gözlemek gibi. Zaman zaman sokaktaki hayvanları beslemek, onlara mama ve su bırakmak da önemli adımlar olur.
Hayvanlarla İletişim Kurarak Çocuğunuza Örnek Olun
Hayvanlarla iletişim kurmak, aslında ailede başlar. Eğer evinizde yoksa bir komşunuzun kendisini veya kuşunu sevmeye gidebilirsiniz. En yakınlarınızdan başlayarak genele yayacak şekilde hem iletişim kurmayı hem de hayvanların beden dilini öğretebilirsiniz.
· Mesela köpeği olan bir arkadaşınızın evinde, köpekle nasıl top oynanabileceğini izlemesine izin verebilirsiniz.
· Sokaktaki köpekler için su kabı bırakabilirsiniz.
· Bir kediyi işaret ederek, “Bak şu an kuyruğunu aşağıya sallıyor. Bunun anlamı kendini kötü hissediyor oluşu. Hiç yaklaşmayalım şimdi” diyerek beden dilini ve hayvanların hislerini öğretebilirsiniz.
Bütün hayvanlar bize aslında emanettir. Her bir canlı kendi yaratılışı üzerine farklı özelliklere sahiptir. Bütün bir kainat içinde önemli rolü olan hayvanlara karşı bizim vazifemiz, onlara merhametli ve şefkatli olmaktır. Bu duygular, hayvanlarla başlar, insanlara doğru artar. Şiddetin azaldığı daha sevgi dolu bir toplum için belki anahtar, hayvanlara gösterdiğimiz duyarlılıkta gizlidir.