Jose Mourinho ile sezona büyük umutlarla başlayan Fenerbahçe camiası, yine hayal kırlıklarının peşini bırakmadığı bir dönemi yaşıyor gibi gözüküyor. Kongrede Ali Koç’un en büyük rakibi ile kıyasıya bir rekabet konusu olan Jose Mourinho, sansasyonel bir anlaşmayla Fenerbahçe’nin yeni teknik patronu olmuştu.

Jose Mourinho, kariyerinde “Special One” olarak anılan bir teknik direktör olarak, taraftarların umudu olmuştu. Ama gün geçtikçe bu umudun ne kadar gerçekçi olduğu daha fazla tartışılır oldu.

Tüm Fenerbahçe camiasının uzun yıllardır beklediği şampiyonluk hayali, Jose Mourinho’nun gelişiyle yeniden canlanmıştı. Ancak ligdeki zorlu rekabet, hakem hataları ve takım içindeki uyum sorunları, bu büyük umutları sınamakta gecikmedi. Taraftarlar, her şeye rağmen bu sezon olumlu bir dönüş yapabileceğine inanıyor, ancak bu inancın gerçekliğe dönüşmesi için daha çok çalışma ve sabır gerekecek gibi gözüküyor. Fenerbahçe’nin uzun yıllardır beklediği hasrete kavuşması için eski ve yeni yöneticiler hep birden elini taşın altına koymuş durumda.

Hatırlarsanız, sezon başında neredeyse her gün Jose Mourinho ile ilgili haberler medyada ön planda tutuluyordu. Transfer haberlerinden çok, onun saha kenarındaki farklı duruşu, karizması ve kazanma azmi konuşuluyordu. Ancak, Süper Lig gibi zorlu bir futbol ortamında, bu karizmanın ve azmin yeterli olmayabileceği bir kez daha gözler önüne serildi. Türk futbolu sadece futboldan ibaret olmadığını bir kez daha dünyaca ünlü bir teknik adama göstermiş oldu. Tüm olumsuzluklar bir yandan da dünya futbolundaki imajımıza gölge düşürmüşe benziyor.

Bitmek Bilmeyen Şampiyonluk Hasreti

Fenerbahçe’nin şampiyonluk hasreti ise 10 yılı aşmış durumda ve farkındasınızdır tüm camianın sabrı tükeniyor. Farklı gerekçelerle kaybedilen puanlar, taraftarların istifa sloganlarına karıştı karışacak vaziyette. Bu durum küllerinden doğmak isteyen teknik direktör Jose Mourinho’nun, kariyerinde de bir meydan okuma niteliği taşıyor. Fenerbahçe’nin büyük umutlarla çıktığı bu yolculukta, taraftarların beklediği o büyük zaferin gelip gelmeyeceği hepimizce merak konusu.

Bir takım durumların daha rahat görülebildiği şu günlerde, ligdeki en büyük rakibi Galatasaray ve Avrupa kupalarında oluşan istikrarsızlık belirginleşmiş gibi gözüküyor. Beşiktaş ile oynanan derbi maçında her ne kadar kaybedilecek bir oyun oynanmamış olduğu görüşü hakim olsa da, camia olaylara haklı olarak sonuç odaklı yaklaşıyor. Peki, sizce Mourinho’ya haksızlık mı ediliyor? Yoksa aldığı paranın hakkını veriyor mu?

Tüm bu zorluklara rağmen, Mourinho’nun tecrübesi ve liderlik vasıflarıyla takımın geleceğine şekil verebileceği konusunda hala umutlarım var. Transfer döneminde gerçekten çok iyi oyuncular kadroya katıldı. Fakat talihsizlik ki yeni transferlerden ve mevcut kadrodan alınan verim, en büyük rakibin aldığı verimden daha kısık bir sesle duyuluyor. Rakip Galatasaray’ın, Victor Osimhen gibi önemli bir futbolcuyu transfer ederek farkını ortaya koyması, bu sezonu çok daha zorlu bir hale getirdi.

Fenerbahçe, kadro derinliği açısından etkileyici bir görünüm sergilese de, Jose Mourinho'nun stratejileri bu kadroyu desteklemekte yeterli kalmıyor. Böylece kadro derinliği sadece kulübeye bakanlar için dolar işaretini canlandırmaktan öteye geçemiyor. Bir yanda yedek kulübesinde istikrarsız bir performans gösteren Cengiz Ünder, diğer yanda Yunus Akgün gibi potansiyeli her geçen gün artan oyuncular var. Bu durum teknik direktörün takım içindeki dengeyi kurmasını daha da zorlaştırıyor.

Transferlerin etkisi kadar, bu transferlerin sahadaki uyumuyla da başarıya ulaşılacağını anlamak gerekiyor. Jose Mourinho, özellikle böylesine yetenekli bir kadroyu en iyi şekilde değerlendirme noktasında eleştirilerin hedefi haline gelmiş durumda. Fenerbahçe, bitmek bilmeyen bir gelişim sürecinin mide bulantısını yaşıyor gibi gözüküyor. Ama farkındasınızdır ezeli rakibin sürekli artan şampiyonluk sayısı sebebiyle, camianın buna tahammülü pek kalmadı.

Elbette, bu sırada sahada ve saha dışında yaşanan diğer sorunlar da önemli bir rol oynuyor. Mourinho gelir gelmez kendini hakem hataları ve federasyon kararlarının içinde buldu. Verilen yanlış kararlar her sezon olduğu gibi bu sezon da ligin önemli gündem maddelerinden biri. Ancak Jose Mourinho gibi özel bir teknik direktörün, ülkemizde yaşanan zorlukların sadece bir futbol yarışı olmadığını anlaması biraz zaman aldı.

Bu durum, teknik direktörün karşılaştığı sorunlara adapte olmasını ve sahadaki stratejilerini yeniden gözden geçirmesini gerektiriyor. Federasyon kararlarına rağmen, takımın odaklanmasını kaybetmemesi çok önemli. Jose Mourinho’nun liderliği altında, Fenerbahçe’nin bu engelleri aşıp şampiyonluk hedefini gerçekleştirme umudu eminim hepimizde halen yaşıyordur.

Kimler Geldi Kimler Geçti

Federasyon başkanının değişikliği, yapılan hakem hataları ve skorları etkileyen bariz kararlara hepimiz gibi oda şahit oldu. Fakat hepimiz buna ondan çok daha alışıktık ve normalimiz buydu. O ise özel biriydi. Türkiye liginin sadece bir futbol yarışından ibaret olmadığını anladığında artık çok geç olmuştu. Bunun yansıması olarak ‘’bilseydim gelmezdim’’ gibi ironik bir cümleyi lig tarihimize katmış oldu. Umalım ki “- tü” “-kaka” sloganları ile biz kovduktan sonra anlaşılır olan Vicente Del Bosque, Mırcea Lucescu, Luis Aragones ve benzerleri gibi bir sonu olmaz.

Geçmişte Türkiye liginde yaşananlar ortada. Ne yazık ki, ülkemiz adeta bir yabancı teknik direktör "çöplüğü" haline geldi ve şu isimler bunun en büyük kanıtlarından bazıları;

·         Vicente Del Bosque: Beşiktaş'ta büyük umutlarla göreve başlayan Del Bosque, beklentilerin altında kalmış ve kısa sürede yollar ayrılmıştı.

·         Mırcea Lucescu: Galatasaray ve Beşiktaş'ta önemli başarıları bulunan Lucescu, Milli Takım serüveninde aynı etkiyi yaratamadı.

·         Luis Aragones: 2008 Avrupa Şampiyonası'nı kazanan Aragones, Fenerbahçe’de aynı bâşarıyı yakalayamadı ve eleştirilerin odağı oldu.

·         Phillip Cocu: Fenerbahçe’nin bir başka büyük hayal kırıklığı oldu. Cocu döneminde takım, tarihinin en kötü sezon başlangıçlarından birini yaşamıştı.

Bunun gibi örnekler özellikle ligimiz özelinde, bir teknik direktörün sadece oyun bilgisiyle değil, bulunduğu ortama uyum sağlama becerisiyle de ölçülmesi gerektiğini gösteriyor. Jose Mourinho, belki bu anlamda farklı bir hikaye yazabilir, ancak bunun için zamana ve stratejilere ihtiyacı var. Sezon başından beri büyük umutlarla gelen özel adam şimdilik Galatasaray duvarına toslamış gibi duruyor.

Sezonun geri kalanında, puan durumu her şeyi belirleyecek gibi görünüyor. Beşiktaş ve Athletic Bilbao karşısında alınan beklenmedik yenilgiler, Eyüpspor karşısında gelen beraberlik, taraftarların moralini ciddi anlamda etkiledi. Ancak yine de bu sezon her şeye rağmen bir umut taşıyor. Belki daha net bir strateji, biraz daha sabır ve Fenerbahçe'nin efsanevi azmi ile şampiyonluk yeniden kazanılabilir. Siz ne dersiniz, bu hikayenin sonu mutlu biter mi?