İnsan akrabaları Avrupa’ya daha erken ulaşmış olabilir
Grăunceanu’da bulunan hayvan kemikleri üzerindeki izler, homininlerin avlanma veya hayvan leşlerini parçalama sırasında taş aletler kullandığını gösteriyor. Kemiklerin uranyum-kurşun yöntemiyle yapılan tarihlendirmesi, bu izlerin 1,95 milyon yıl öncesine dayandığını ortaya koyuyor. Bu bulgu, Gürcistan’daki Dmanisi alanında bulunan 1,8 milyon yıllık Homo cinsine ait kalıntılardan daha eski bir tarihe işaret ediyor. Ancak kemiklerin doğrudan Homo cinsine ait olmaması, bilim insanlarını bu konuda temkinli olmaya zorluyor.
Keşfin önemi ve şüpheler
Grăunceanu’daki taş aletlerle oluşturulduğu düşünülen kesik izleri, Avrupa’daki diğer fosillerden yaklaşık 500.000 yıl daha eski. Ancak bu kadar eskiye tarihlenen izlerin neden daha geniş bir coğrafyada bulunmadığı, bilim insanları için hâlâ büyük bir soru işareti. Fosil kayıtlarının eksikliği bu durumu açıklayabilirken, araştırmacılar yine de iddiaların sağlam kanıtlarla desteklenmesi gerektiğini vurguluyor.
Ohio Üniversitesi’nden Dr. Sabrina Curran liderliğindeki ekip, 31’den fazla türe ait fosillerin bulunduğu bölgede, 20 kemikte taş alet kullanımını düşündüren izler tespit etti. Ancak bu izlerin yalnızca sekizi “yüksek güvenilirlikte” kabul ediliyor. Geri kalan izler ise hayvanların doğal davranışları ya da çevresel faktörlerle oluşmuş olabileceği ihtimalini taşıyor.
Grăunceanu’nun tarihi önemi
Grăunceanu, 2,2 milyon ila 1,3 milyon yıl öncesine tarihlenen 5.000 fosil örneğiyle, tarih öncesi yaşam hakkında benzersiz bir arşiv sunuyor. Ancak bu fosillerin geniş bir zaman dilimine yayılması, kemiklerin tarihlendirilmesi ve bağlamının doğru bir şekilde değerlendirilmesini zorlaştırıyor. Yakındaki Dealul Mijlociu bölgesinde daha önce bulunan taş aletler, bu varlığın sürekliliğini destekleyen başka bir bulgu. Ancak bu aletlerin yaşı hâlâ net değil.
Avrupa’daki en eski insan izleri tartışmalı
Grăunceanu’daki keşif, Avrupa’daki Homo cinsine ait varlık iddialarını yeniden alevlendirdi. Ancak bu izlerin, bölgedeki homininlerin kısa süreli ve sınırlı bir varlığına işaret ettiği düşünülüyor. Muhtemelen ılıman bir buzul arası dönemde Avrupa’ya ulaşan bu erken insanlar, kalıcı bir varlık göstermeden bölgeyi terk etmiş olabilir.
Romanya’daki bu bulgular, Avrupa tarihine yeni bir bakış açısı kazandırabilir. Ancak bilim insanları, bu iddiaların doğruluğunu test etmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Grăunceanu’nun, insanlık tarihine dair ezberleri bozacak potansiyele sahip bir bölge olduğu ise şimdiden kesin.