Vergi sistemi ve halk üzerindeki etkisi
Hitit yasalarına göre halk, doğrudan kraliyet için çalışmak veya ürettiği ürünlerin bir kısmını devlete vermekle yükümlüydü. Bu sistemin iki temel bileşeni bulunuyordu:
-
Luzzi sistemi: Çiftçilerin haftanın belirli günlerinde kraliyet topraklarında zorunlu çalışmasını öngörüyordu.
-
Sahhan vergisi: Tarımsal ürünler, hayvancılık ve zanaat ürünlerinden alınan vergilerdi.
Bu sistem, köylülerin büyük bir kısmını devlet için çalışan birer üreticiye dönüştürüyordu. Çiftçiler, temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanırken, Hitit yöneticileri büyük tahıl stoklarıyla güçlerini pekiştiriyordu.
Arkeolojik kanıtlar: Hattuşa’daki dev silo
1999 yılında, Hitit başkenti Hattuşa’da yapılan kazılarda, yüzlerce ton kömürleşmiş tahıl içeren devasa bir yer altı silosu keşfedildi. 32 odadan oluşan bu yapı, Hititlerin tahıl depolama sistemini ve kırsal üretim üzerindeki güçlü denetimini gösteriyor.
Bu silonun keşfi, sadece Hitit ekonomisinin değil, aynı zamanda siyasi ve sosyal yapısının da anlaşılmasına katkı sağlıyor. Tahıllar, hem kriz dönemlerinde devlete avantaj sağlıyor hem de yöneticilerin gücünü simgeleyen bir araç haline geliyordu.
Sistemin kırılganlığı ve sonu
Hititlerin merkezi tahıl depolama sistemi büyük avantajlar sunsa da riskler barındırıyordu. Hattuşa’daki yer altı silosu, büyük bir yangın sonucu tahrip oldu. Yangının kazara mı çıktığı yoksa bir sabotaj mı olduğu belirsizliğini koruyor. Ancak bu olaydan sonra Hititlerin benzer büyüklükte bir tahıl deposu inşa etmemesi, sistemin zayıflığını tecrübe ettiklerini gösteriyor.
Sonuç: Tahıl, sadece besin değil, güçtü
Hititlerde tahıl yalnızca bir besin maddesi değil, aynı zamanda bir güç aracıydı. Devlet, halktan topladığı vergilerle ekonomik gücünü artırırken, merkezi tahıl kontrolü sayesinde savaşları finanse ediyor, diplomatik ilişkilerini güçlendiriyor ve halk üzerindeki hâkimiyetini pekiştiriyordu.
Hattuşa’daki dev silo, Hititlerin ekonomik yönetimini ve bu sistemin halk üzerindeki etkisini anlamamıza yardımcı olan en önemli arkeolojik kanıtlardan biri olarak günümüze ulaştı.