Yılmaz, Kanal 7'deki Başkent Kulisi programında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında dün gerçekleştirilen Yatırım Danışma Konseyi 10. Toplantısı'na ilişkin soru üzerine Yılmaz, seçimden bugüne ekonomide, istikrarlı ve kararlı bir politika uygulandığını, güncellenen Orta Vadeli Program'ın bunu teyit ettiğini söyledi.
Ekonomi programına ciddi bir güven olduğunu, Yatırım Danışma Konseyi Toplantısı'na katılan yatırımcıların da bunu ifade ettiğini belirten Yılmaz, "Gerek portföy yatırımı gerekse doğrudan yatırımlarda Türkiye daha farklı bir döneme girdi. Bunun sonuçlarını önümüzdeki dönem daha fazla göreceğiz." diye konuştu.
Cevdet Yılmaz, başkanlığını yaptığı Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) mekanizması ile kamu ve özel sektörü bir araya getirdiklerini, çok güzel eylem planları yaptıklarını anlattı.
Bu mekanizmanın uluslararası boyutunu da Yatırım Danışma Konseyi'nin oluşturduğuna dikkati çeken Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yatırım Danışma Konseyi, uluslararası CEO'ların katıldığı ve doğrudan piyasanın içinden insanların görüşlerini, önerilerini ortaya koyduğu bir platform. Çok faydalı oldu. Sonuç bildirgesi de kamuoyu ile paylaşıldı. Gelecek yıl da bunu gerçekleştireceğiz. Yatırımcılar, dünyada siyasi, jeopolitik ve ekonomik sebeplerden dolayı yatırım yapılabilir çok ülke kalmadığını söylüyorlar. Türkiye istikrarlı, politika çerçevesi belirginleştirilmiş, öngörülebilirlik sağlayan bir ülke. Her şeyden önemlisi huzurlu bir ülke. Dolayısıyla Türkiye bu dönem ciddi anlamda yatırımcıların tartıştığı, konuştuğu bir ülke haline gelmiş durumda. Önemli olan bu ilgiyi sonuca dönüştürmemiz."
Doğrudan uluslararası sermaye yatırımları
Yılmaz, kalıcı, istihdam sağlayacak, yeni teknolojiler getirecek doğrudan uluslararası sermaye yatırımlarını artırmaları gerektiği değerlendirmesinde bulundu.
Yatırım Danışma Konseyi Toplantısı'nda, yatırımcıların Türkiye'ye doğrudan yatırım yapma arzusunu gördüğünü anlatan Yılmaz, "Suudilerin sahip olduğu bir şirket, enerji ve diğer sektörlerde Türkiye'ye 5 milyar dolarlık yatırım yapmak istediğinden bahsetti. ABD'de bakanlarımız, Sayın Cumhurbaşkanımız yatırımcılarla buluştular. Hangi ortama gidersek gidelim şunu görüyoruz; Dünyadan çok ciddi bir teveccüh var, yatırımcılardan çok ciddi bir bakış var. Türkiye, ne yapabiliriz diye çok ciddi tartışılan bir ülke, ilgi odağı. Bunun sonuçlarını göreceğiz." ifadesini kullandı.
"Yatırımcıların iç siyasetle derdi yok"
Cevdet Yılmaz, Uluslararası Yatırımcılar Derneği tarafından yapılan anketlerde, Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen yatırımcıların sayısında iki kata çıkan oranda artış olduğunu gördüklerini belirtti.
Doğrudan yatırımlarda son üç ayda bir ivmelenme gördüklerini vurgulayan Yılmaz, "Doğrudan yatırımlar son 7 ayda 6 milyar doları aştı. Yıl sonu 10 milyar doların üstünde olacağız. Dünyadan yüzde 1 pay alıyoruz, amacımız yüzde 1,5'a çıkarmak." bilgisini paylaştı.
Ülkede karamsarlık yayma ve hükümetin programına gölge düşürme çabası içinde olan bir kesimin de bulunduğunu ifade eden Yılmaz, şunları kaydetti:
"Yatırımcıların iç siyasetle derdi yok. Yatırımcılar ülkenin durumuna ve rakamlara bakarlar. Durum neyse onu gören insanlar. Türkiye'nin istikrarını, huzurunu, coğrafyasını, girişimci iş gücünü, genç dinamik nüfusunu birçok yönünü takdir ediyorlar. Dünyada bu sene üç kredi derecelendirme kuruluşunun da olumlu yönde not artırımı yaptığı tek ülke Türkiye. Yatırım imajımız, algımız daha iyiye doğru gidiyor. Türkiye, yeni yatırımcılarla tanışacak. Sadece Çin'den değil Latin Amerika'dan Körfez'e, Uzak Doğu'dan Avrupa'ya, Amerika'ya Türkiye ilgi odağı halinde. Bunu çok iyi değerlendirmemiz lazım."
Erken seçim çağrıları
Erken seçim çağrılarına yönelik soruyu ise Yılmaz, "Türkiye'nin böyle bir gündemi yok. AK Parti döneminde cumhurbaşkanımız ile Türkiye siyasi istikrarla tanıştı. Siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrar da olmuyor. Yılda bir seçimler, yılda bir yeni hükümetler, 1990'lı yıllarda Türkiye bunları yaşadı ve bedellerini çok ağır ödedik ekonomik olarak. Dolayısıyla ihtiyacımız olan siyasi istikrar ve güven ortamında halkımızın gerçek sorunlarına odaklanmak ve bunlara çözüm üretmek." diye yanıtladı.
Yerli ve yabancı yatırımcıların bir ülkede öncelikle öngörülebilirlik istediğini aktaran Yılmaz, bunun için de siyasi istikrarın en kilit kavram olduğunu dile getirdi.
Yılmaz, Orta Vadeli Program'a yönelik piyasanın beklentisinin oldukça iyileştiğinin görüldüğünü belirterek, ama henüz tam sonuçlarını almadıklarını bildirdi.
Geçen yıl bütçe açığında yılı 5,2 ile kapattıklarını hatırlatan Yılmaz, bu yıl 6,4 öngördüklerini, şu an tahminlerinin 4,9 olduğunu söyledi.
Bu yıl 2,5 trilyon lira depreme ödenek ayırdıkları halde bütçe açığını yüzde 5'in altına çekebildiklerini anlatan Yılmaz, "Gelecek sene de yüzde 3'leri hedefliyoruz. Bütçe açığı büyük oranda toparlandı. Cari açık geçen yılın ortalarında yüzde 6'lar civarındaydı, 60 milyar dolara yakın cari açığımız vardı. Bugün geldiğimiz noktada ihracat artıyor, ithalat azalıyor, turizm gelirleri iyi gidiyor ve cari açığımız yüzde 2'ler civarında. Yıl sonunda yüzde 1,7'ye düşecek." açıklamasında bulundu.
Enflasyon tahmini
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ekonomide risklerin düşürüldüğüne, şoklara karşı direncin artırıldığına dikkati çekerek, Türkiye'nin şu an çok daha sağlam bünyeyle yoluna devam ettiğini vurguladı.
Bu riskleri azaltırken enflasyonun geçici olarak bir miktar yükseldiğini belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
"Daha önce 'enflasyon bir miktar yükselecek ama sonra düşecek. Özellikle yılın ikinci yarısında belirgin düşüş göreceksiniz' dedik. Çok şükür mahcup olmadık yüzde 75,5'lere kadar çıkmıştı mayısta, hazirandan itibaren bir düşüş sürecine girdi, son 3 ayda 23,5 puan düşüş oldu ve yüzde 52'ye gelmiş oldu. Gelecek ay yakın bir tarihte açıklanacak, 50'nin altında 40'lı bir rakam bekliyoruz. Yıl sonunda da yüzde 41,5 gibi bir tahminimiz var. Gelecek yıl bu zamanlar artık yüzde 20 ile 30 arası, yıl sonunda da yüzde 20'nin altında bir beklentimiz var."
Cevdet Yılmaz, "Halkta karamsarlık oluşturmaya çalışan, spekülatif hadiselerle ülkeye zarar vermeye çalışan bir sistematik çabayı da görüyoruz. Biz bunlara pirim vermeyeceğiz, kararlı şekilde yolumuza devam edeceğiz." diye konuştu.
"İsrail barış istemiyor, savaştan yana bir şekilde katliam siyaseti izliyor"
İsrail'in Gazze ve Lübnan'a yönelik saldırılarının Türkiye'ye ve Türk ekonomisine etkisinin ne olacağı sorusuna Yılmaz, Filistin'de geçen yıldan bugüne büyük bir insani dram yaşandığını, bu soykırımı hiçbir tartışmanın gölgelememesi gerektiğini belirtti.
İsrail hükümetinin saldırıları yaygınlaştırarak, bölgesel hale getirerek Gazze'de işlediği insanlık suçlarını örtmeye çalıştığını belirten Yılmaz, "İsrail, barış istemiyor, savaştan yana bir şekilde katliam siyaseti izliyor. Bir taraftan da çatışmaları bölgeye yayarak, farklı uluslararası güçleri de bölgedeki bu çatışmaların parçası haline getirmeye çalışıyor. Uluslararası toplumun Gazze'de yaşanan hadiseyi unutmaması lazım. İsrail'in bölgesel tansiyonu yükseltme çılgınlığına hep birlikte 'Dur' denilmesi lazım." dedi.
İsrail ile bütün ticaretin kesildiğine işaret eden Yılmaz, fakat çatışmanın bölgesel boyutunun güçlenmesi durumunda, petrol fiyatları ve ticaretteki durumun hem dünyayı hem Türkiye'yi etkileyebileceğini söyledi.
"Siber Güvenlik Başkanlığı tasarımız var"
Yılmaz'a İsrail'in Lübnan'daki çağrı cihazı saldırıları sonrasında Türkiye'de "siber güvenlik" çalışmalarında neler yapıldığı sorusu yöneltildi.
Türkiye'nin geçen yıl savunma sanayisinde 5,5 milyar dolar ihracat yaptığını, Türkiye'nin parayla alamadığı ürünleri şimdi dünyanın dört bir yanına sattığını ifade eden Yılmaz, savunma sanayisindeki gelişmelerin tek başına yeterli olmadığını, siber alanda da çalışmaların yapılması gerektiğini bildiklerini söyledi.
Yılmaz, yapay zeka uygulamalarıyla çok farklı risklerin ortaya çıktığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Vatandaşımızın veri güvenliği ve milli güvenliğimiz, bireysel hak ve özgürlükler, devletimizin güvenliği, milli menfaatlerimiz için siber alanda da en az diğer alanlar kadar güçlü olmak zorundayız. Bu çerçevede birçok kurumumuzda birimler oluşturmuştuk, onlar çalışmalarını bugüne kadar yaptılar, yapıyorlar. Ama daha güçlü bir yapıya ihtiyaç olduğunu gördük. Uzun bir süredir benim başkanlığımda bir çalışma yürütüldü, ilgili tüm kurumlarımızla birlikte ve geldiğimiz noktada Sayın Cumhurbaşkanı'mızın nezaretinde aşağı yukarı yeni bir yapılanma şekillendirmiş durumdayız.
Cumhurbaşkanlığına bağlı çok güçlü bir birim oluşturmak istiyoruz. Şirketleri akredite edecek, süreçleri, ürünleri, sistemi sürekli bir şekilde kontrol edip açıklarını tespit edip giderecek, uluslararası gelişmeleri takip edecek çok güçlü bir Siber Güvenlik Başkanlığı tasarımız var. Bunu önümüzdeki dönemde Meclisimizin takdirine sunacağız. Cumhurbaşkanlığı kararıyla yapılacak kısımları var, kanuni düzenleme yapılması gereken boyutları var. Tabii bunlar zaman içinde. İsmi değişebilir ama esas olan güçlü bir koordinasyon yapısı ve Türkiye'nin risklerini düşüren, çok daha güçlü bir şekilde bu alanda politikalarını uygulayan yeni kurumsal yapılanma."
"Milli paramız güçleniyor"
Yılmaz, "parasal sıkılaştırma, yüksek faiz, reel sektör şikayetleri ve sanayicilerin döviz kuru beklentisi" konularına ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine şunları söyledi:
"Türkiye'de dalgalı kur rejimi var. Kuru asıl belirleyen piyasadaki arz ve talep. Piyasadaki döviz arzı, döviz talebi neyse dövizin fiyatı öyle şekillenmiş oluyor. Bu da sağlıklı bir durum. Çünkü piyasa esas itibarıyla belirliyor, fay hatları birikmiyor. Türkiye 2001 krizinden önce sabit kur rejimi uyguluyordu. Sabit rejimlerde enerji birikir birikir birdenbire patlar ve her şeyi tahrip eder. Dalgalı kur rejimindeyse günlük, haftalık absorbe ederek ihtiyaçları giderir.
Enflasyonla mücadele eden ülkelerin milli paraları güçlenir. Bu sene milli gelirimiz 1,3 trilyon dolar görünüyor. Kişi başına gelirimiz 15 bin doları aşacak gibi görünüyor. Uluslararası anlamda da bu ülkemizi farklı bir yere taşıyor, milli paramız güçleniyor. Bunun bazı ihracatçıları memnun etmediğini görmemiz lazım. İhracatımız düşmedi. İthalatımız son bir yılda düşüşte. Elbette zorlanan sektörler olabilir. Onu da iyi analiz etmemiz, farklı politika enstrümanlarıyla desteklememiz lazım. Biz kurla değil ama başka kanallarla ihracatçılarımızı destekliyoruz. Kurla ilgili tartışmaya girmemiz doğru değil."
Her zaman reel sektörün yanında olduklarını vurgulayan Yılmaz, "Enflasyonla mücadelede geçici sıkıntılar olabilir ama esas itibarıyla enflasyonla mücadeleyle büyüme arasında bir çelişki yok. Enflasyonun düştüğü ortamda istikrar güçlenir, yatırım ortamı iyileşir. Geçici bazı sorunlar yaşanabilir orada da gerekli tedbirleri alıyoruz. Reel sektör ile sürekli iletişim halindeyiz. Esas olan kalıcı sürdürülebilir bir büyüme ortamı sağlamak." dedi.
"Konut kredilerinde normalleşmenin ne zaman olacağı" sorusu üzerine Yılmaz, dünyada faizler ve enflasyonda düşüş trendi başladığını belirterek, Türkiye'de de reel değişikliklerle, zeminini sağlam bir şekilde oluşturarak her ikisinin de tek haneli rakamlara düşmesini hedeflediklerini söyledi.