Sorgun, "Z kuşağı"nın internet kuşağı olduğunu ve dijital dünyanın içine doğduğunu söyledi. İnternet ve dijital oyunların yararlarının yanı sıra zararlarının da bulunduğuna dikkati çeken Sorgun, ebeveyn ve eğitimcilerin en büyük kaygısının da bu zararların net şekilde belirlenmemesi olduğunu bildirdi. Sorgun, "Bu konudaki araştırmalarda dijital oyunlarda şiddet içeriğine yönelik ilk tartışmalar 1976'da başlamış, 1980'li yıllardan itibaren video ve bilgisayar oyunları üzerine yapılan çalışmalarda önemli artış yaşanmıştır." diye konuştu.
Dijital oyunlarda belirli bir standardın bulunmadığına dikkat çeken Sorgun, iyi veya kötü kalitede oyunların piyasaya sürülebildiğini anlattı.
Sorgun, oyuncuların doğru yaşta, doğru zamanda ve doğru seçimle söz konusu oyunları tercih etmesi gerektiğine işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:
"Dijital oyunlar öğrenme, dikkat ve görsellik anlamında değişimlere sebep oluyor. Bu açıdan bakıldığında dijital oyunlar, 5 duyu organımızı temelden etkiliyor. Sağlıklı yaşam biçiminin parçası olarak aşırıya kaçmadan dijital oyunları oynamanın normal olduğu, hatta oyunların duygusal boşalma ve rahatlama gibi olumlu katkıları da bulunduğu kabul ediliyor. Buna karşın oyun oynama isteği kişi tarafından kontrol edilemiyor; duygu ve düşüncelerde, sosyal yaşamda değişime neden oluyorsa problemin varlığından ya da bağımlılıktan söz edilmesi gerekiyor."
"Hızlı gelişen teknoloji internet bağımlılığını ortaya çıkardı"
Sorgun, bağımlılık denildiğinde genellikle akla ilk olarak madde, alkol veya sigara gibi alışkanlıkların geldiğini belirterek, "Büyük bir hızla gelişen teknoloji, insan hayatını kolaylaştırırken aynı zamanda psikolojik ve davranışsal problemlerle 'bilgisayar ve internet bağımlılığı' denilen yeni bir kavramı ortaya çıkardı." ifadelerini kullandı.
Geçmişte sadece bilgisayarda kullanılan internetin bugün tablet, telefon, saat, televizyon, araba ve daha birçok yerde kullanılmaya başlandığını vurgulayan Sorgun, "Bunların da etkisiyle artan internet bağımlılığında kişi, interneti aşırı kullanmaya yönelik isteğinin önüne geçemiyor ve internete bağlı olmadan geçirilen zaman önemini yitiriyor." dedi.
Sorgun, internet bağımlılığının özellikle 12-18 yaş döneminde yoğun olarak görüldüğüne dikkati çekerek, erkeklerin kızlara oranla 2-3 kat daha fazla internet bağımlılığı geliştirme riski taşıdığını yapılan araştırmaların gösterdiğini dile getirdi.
"Siber zorbalık önemli bir sorun"
Sorgun, dijital oyunların ve sosyal medyanın sunduğu fırsatların yanı sıra "siber zorbalık" gibi olumsuz durumların da ortaya çıktığını belirterek, "Siber zorbalık, özellikle gençler arasında sosyal ilişkileri olumsuz etkileyebilir. Bu tür zorbalık, bireylerin psikolojik sağlıklarını tehdit edebilir ve sosyal yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle ebeveynlerin ve eğitimcilerin siber zorbalık konusunda duyarlı olmaları ve gerekli önlemleri almaları büyük önem taşımaktadır." diye konuştu.
İnternet bağımlılığının ve sosyal medya bağımlılığının tedavisinde kullanılan yöntemlerden birinin psikoterapi olduğunu vurgulayan Sorgun, şunları kaydetti:
"Araştırmalara göre internet bağımlılığında depresyonda olduğu gibi olumsuz bilişlerin rol aldığı biliniyor. Eğer internet bağımlılığının altında yatan başka hastalık varsa ilk olarak bunun tedavisi yapılır. İnternet bağımlılığının görülme yaşının daha düşük olması, çocuk ve ergenlerde daha sık rastlanması nedeniyle tedavinin etkin ve hızlı şekilde yürütülmesi şarttır. Çünkü etkin ve hızlı olmayan bir tedavi süreci çocukların akademik ve sosyal yaşantılarını etkilemektedir. Aileyle sıkı işbirliği gerekir."
Sorgun, internet bağımlılığında kişinin hayatını organize etmek ve internette geçirdiği vakti kontrol altına almak için dışsal engeller yaratmak gerektiği bilgisini vererek, spor, etkinlik, kurs gibi faaliyetlerin internet bağımlığını azaltmada etkili olacağını bildirdi.